Friday, June 29, 2007

durum:

artık daha fazla sorumluluklarım var ya, her şeyi rapor ediyorum. mesela az sonra okuyacaklarınız da bir çeşit rapor.- stomp
- one love festival-brooklyn funk essentials
- ulus-arnavutköy-bebek yürüyüşü
- bambaşka bir mekan
- köprüaltı ve cihangir merdivenler
- hisseli harikalar kumpanyası

- mezuniyet kokteyli
- ajda pekkan-gloria gaynor konseri

- radar live ev arkadaşlarımı kısmen görebiliyorum, evimi ise ihtiyaçlarım olduğunda. bu yaz oldukça hareketli geçiyor. çünkü istanbul'da olacağım ve tatil zamanım hiç belli değil.

Tuesday, June 26, 2007

ben şu anda bunu yaşamak istiyorum.

özlem'in nice fotolarından biri daha. buraya şunun için konuldu: george clooney ile michelle pfeiffer'ın bir filmi vardı. one fine day. evet kabul ediyorum romantik komedileri seviyorum. her neyse orada çok sevdiğim aşağıdaki sahneyi hatırlattı bu foto bana :)

özlem'in nice izlenimleri

özlem genetik konferansına falan gitmedi aslında. sırf benim için lions ödüllerini takip etmeye gitti.



evrim'in van izlenimleri

akdamar adası
ağrı dağı
muradiye şelalesi
ishakpaşa sarayı
vee evrim'in yaşadığı bina (göl manzaralı :)

oldukça iyi

artık daha az yazıyorum bloga.
çünkü daha çok çalışıyorum.
bu benim için iyi.
çünkü seviyorum ve öğreniyorum.
çünkü ilgilenilecek yeni şeyler var yaşamımda.
yeni müzikler, yeni insanlar,
yeni filmler, yeni bağlar...
alınan keyif artıyor, daha hissederek yaşanıyor.
hiç ummadığın insanların seni bu kadar önemsemesi güzel.
bazıları ise vazgeçilmez.
ben ağlarken gözlerimin içine bakan biri mesela.
ya da telefonda sesini duyduğumda gözyaşlarımı tutamadığım biri.
ve daha başka birileri...

Sunday, June 24, 2007

yaşam devam ediyor.

benim de canım acıyor. devam ettiği ve devam etmediği için.

Saturday, June 23, 2007

kendi

kendimi kendimden kurtarıp soyutlamak sonra da kendime yukarıdan bakmak istiyorum.

Thursday, June 21, 2007

blog-post

bundan tam 1 yıl önce bugün, ilk postumu yayınlamışım.

toz-duman

çok tepkisiz, pasif ve durağan bir dönem geçiriyorum. kabulleniyorum. gülüp geçiyorum. acıyorum. bir erik ya da kiraz ile mutlu oluyorum. kötü hissetmiyorum, belki biraz duyarsız. tetikleyici bir güce ihtiyacım var. aslında yaşamımda olan bir şey değil bu, kafamın içinde olan. flock'taki blogları temizlemeliyim. hatta hepsinden kurtulmalıyım. gitmeliyim bir süre. hep dışarıda olmak tat vermiyor. daha doğrusu kabak tadı veriyor. yağmurlu bir yer olmalı ama hep bulutlu ve sıcak. yargılardan arınmış, umursamaz bir yer. beyazlar içinde bir yer, mavi ve yeşile bulanmış. bir dolaba da ihtiyacım var. istemediklerimi gözümün önünden kaldırmak için. yan oda boştu. şimdi biri geliyor. evet, boşluğa ihtiyacım var zamanda ve mekanda, hislerimde ve fikirlerimde. istediğim anda olabilmesinde. anlatmaya ihtiyacım yok zaten yaşıyorum. istenildiği takdirde görmesi kolay.

Tuesday, June 19, 2007

soru?

hep eksik kalacak.
konuşmadığı-m sürece hep böyle devam edecek.
yıllar sonra olsa bile boğazımdaki o düğüm çözülmeyecek.
acaba ben mi yanlış yaşıyorum, yanlış anlıyorum?

Monday, June 18, 2007

tırtık kapı

cumartesi gecesi parkormandaydık. ben ordaki tuvalet kapılarını çok sevdim. bana "çok yazlık bir yer"deymişim hissini yaşattılar. aşağıdaki fotonun konu ile ilgisi yok. tamamen tesadüf...

Sunday, June 17, 2007

özlem

poster sunumu için nice'a gitti, merak içinde dönmesini bekliyorum.

one love one heart

benim başım dönüyor.
çok dans ettiğim veya ettirildiğim için olabilir.
açıkhavada içtiğim için olabilir.
ummadığım kadar eğlendiğim için olabilir.
daha pek çok sebepten ötürü olabilir.
bu gece için 2 kişiye teşekkür etmem gerekir.
biletlerini bana veren kişi ile geceyi benimle geçiren kişiye...

Friday, June 15, 2007

ötesi...

evet yıldızlarım sapıttı sonunda. yaşamımın en önemli 4 erkeği (kan bağım olmayan) bir aradaydı dün gece. ortamı özlemişim. sert erkeklerin dünyasını. çalışan diğer herkesi. dün gece bildiğim tüm küfürleri ettim. önce erkeklere, sonra kadınlara. gülay'ın aramızda olması geceyi başka yaptı. batu, her zamanki gibi iyi çalıp iyi söylüyordu.

Thursday, June 14, 2007

yıldızlar

eğer gerçekten bizi etkiliyorlarsa, bu aralar yaşamımı çorba ettiklerini söyleyebilirim. gözümde canlandırınca; onları uçuşan, çok hızlı yer değiştiren, zikzaklar çizen ışık hüzmeleri olarak tasavvur ediyorum. kendileri nasıl savruluyorlarsa bana da aynı şeyi yaşattırıyorlar.

Wednesday, June 13, 2007

havaalanında olmak istiyorum

tesadüfün böylesi...

dün otobüste ömer'i gördüm. çok sevindim, mutlu oldum. aklıma 2000 yılına girişimiz geldi emreler'in evinde :) küçümendik yahu... almış adam trompetini, yıldız'daki provadan asmalı'daki röportaja gidiyordu. meydanda ayrıldık ondan sinan ile. erengüller aldık beyazlı morlu... arka sokakları takip ederekten ingiliz konsolosluğuna vardık, tepebaşı'ndan salınaraktan varabildik otto'ya. sıcaktı, sokaktı, tanıdık tanımadık bildik bilmedik kalabalıktı. gitmeyin diyen biri vardı, bilmediğim onun kim olduğu idi.

Tuesday, June 12, 2007

andy warhol

"artık moda bir yere giderken ne giyeceğin değil, zaten oraya gitme sebebindi."

devamı gelecek...

Monday, June 11, 2007

kendini affetmek hep daha zor

eğer bir gün, bir ortamda, çok değer verdiğim biri için şarkı söylemem gerekirse, sanırım bu şarkıyı söylerim.

bella hep der:

"geçince bi şeyi kalmaz"

şans.kader.kısmet

haftasonunun çoğu kampüste, bir kısmı karşıda geçti. dün boğaziçi üniversitesi'nin mezunlar günüydü. güney'e indiğimde akşam yeni oluyordu. babazula'nın göbeğine düştüm. oynadım, zıpladım, raksettim. dolapdere big gang'i yine kaçırmış bulunuyorum. adamlar neredeyse her yerde canlı canlı çalıyorlar, ben bir kez olsun onları canlı dinleyemiyorum. vardır elbet yeri ve zamanı. sonrasında bir kez daha yeni türkü'yü dinledim. dağıldım, dağıttım. çocukluğumdan, masumluğumdan ne kadar uzaklaşmışım onu hissettim. kötü değil de bir parça eksik hissettim. dün; istanbul'daki ailemin, dostlarımın, başka yitip gittiğim tanıdıkların, içinde yitip gideceğim yeni yaşamların hepsinin bir arada olmasının tadını çıkardım.
sakin bir sabah. yorulduğumu sanıyordum. ama işte tam da şu sayfada rastladığım türküler beni kendime getirdi. hele ki "harmandalı" oynamayı nasıl özlemişim anlatamam. ardından "iki keklik bir kayada", sonrasında ise "kordon zeybeği" bana daha da iyi geldi.

Friday, June 08, 2007

yeşili seviyorum

başkalarının dünyalarında yitip gitmek

başka dünyalara bulaşıp karışmak. hem de senden bu kadar uzaktayken tümü. new york'ta yaşamını bilmediğin biri. ama yaşamından çok daha fazlasını, hislerini bildiğin. bir başkası prag'ta. londra'da tanışıp masum bir öpücükle ayrılmışken, şimdi misa ile evlenmesi. o kadar gurur verici ki, seni prag'a davet etmesi. bir diğeri, iki kuzen. bir balık akşamı. bir çizim masası ve tarot falı. sonra hiç ummadığın bir anda, ada'nın en salaş barında o'na rastlamak. diğeri, okulun ilk yılı. her şey o kadar masum ve uzak ki. reddetmeyi de öğrenmek gerekebiliyormuş. daha orda burda, ummadığın anlarda tanıştığın, dünyalarına karıştığın insanlar. niye onlar ile anlaşmak daha kolay, bilmiyorum. onların dünyalarının bir yerlerinde olmak çok garip.

Thursday, June 07, 2007

bir çete vardı hep içen...

bahadır sağolsun bizim grubu ölümsüzleştirmiş :)
bu arada başlığa milyon tane alternatif bulunabilir.

ayyyyyyyyyy!!!


bugün güzel bir gün ya, her şey güzel görünüyor gözüme. ne anlamsız bu ruh haline bürünmem :) yemekhaneye girdim ve işte yukarıdaki parça çalmaya başladı. çok zevkli bir konser kaydı. roy orbison'un söylediğini bilmiyordum, öğrenmiş oldum. o kim derseniz, biyografisi için wiki'ye başvurun benim yaptığım gibi. biraz hüzünlü bir hikayesi var :( bu arada bilmem farkettiniz mi? youtube ekranının üzerine gelince ilintili videoları da size sunuyor.

olay örgüsü

şimdi ben mutluyum ya, ha bilmiyorsanız öğrenmiş oldunuz işte. böyle hava da süper ya, delice yağıyor. sonra saçmalama kapasitemin had safhasındayım aynı zamanda. böyle sırıtık sırıtık. ay ne bileyim işte, yağsın böyle bir ay. ya da ben sıkılıncaya kadar yağsın. niye sanki bugün sırt çantamı almadım. sokak günümdeyim oysa ki... pelin de gelse ya artık toplantıdan, neler oldu merak ediyorum. sonuç olarak; bu iyi bir haber mi, kötü bir haber mi biz işin içinden çıkamadık. polyanna olup iyi tarafından tutsam işin, daha akıllıca sanırım. çok da acıktım zaten. birazcık serserilikte var. rapor yazmam lazım öğleden sonra. işime gelmeyen ayrıntıları sevmiyorum her zamanki gibi. oysa yaşadığım bir anı tekrar hafızamda canlandırmaya çalıştığımda ayrıntılar sağlıyor tüm hazzı. bu öykü hiç bitmesin; olay örgüsü sonsuzlaşsın, sonsuzlaştırılsın istiyorum tarafımdan.

Wednesday, June 06, 2007

körfez

aslında buraya benzer bir fotoğraf daha koymayacaktım ama izmir buradan da güzel göründü gözüme. ben de dayanamadım...

Tuesday, June 05, 2007

işte böyle...

şans eseri blogumu google'da buldum, böylece ekşi sözlükte de deneyip yanılmak ile ilgili entryler bulmuş oldum: deneme yanılma ben de tam bu aralar bir değişiklik mi yapsam diyordum. galiba şimdilik vazgeçtim :)

Monday, June 04, 2007

kümeler

ben kesişim kümesi şeklinde olan ilişkileri seviyorum.
birleşen ya da birbirini kapsayan küme modelli ilişkileri değil.

yooldu? nooldu?

öncelikle moris bana milföy hamurundan sosisli bohça böreği nasıl yapılır onu öğretti :) el çırpma efekti... sonralıkla haftasonu karşıda geçti denebilir.
cumartesi yaza girdim. akşamına masal evi'ne gittim. mojitolandım, pastalandım, hediyelendim, abuk çekildim, sabuk kendimi çektim.
pazar, hayalimde yeniköy'e taşınmaya karar verdim. mavinin içinde kahvaltı ettim, kıyının dibinde gazetelere sarıldım, yine abuk çekildim.
bu noktadan sonrası başka. aldı beni vapura bindirdi. caddebostan'ı bostanlı yaptı. beni de mutlu...

böyle bir his işte benimkisi...


bazen de tam tersi...